Nanoteknoloji Hayatı Değiştirecek…

Nanoteknoloji Hayatı Değiştirecek…

Geleceğin teknolojisi olarak nitelenen nanoteknoloji son yıllarda büyük önem kazanmaya başladı. Nanoteknoloji küçüğün teknolojisi olarak adlandırılıyor. Nano sözcüğü bir fiziksel büyüklüğün milyarda biri anlamına geliyor. Örneğin 1 nanometre, metrenin milyarda birini ifade ediyor. Bir saç telinin çapının 100 bin nanometre olduğu düşünüldüğünde ne kadar küçük bir ölçekten söz edildiği anlaşılabilir.

 

Nanoteknolojinin neden bu kadar önemli olduğuna gelince; bir aygıtta kullanılan malzemenin boyutu küçüldükçe çalışma hızı artıyor ve o malzemenin yeni özellikleri ortaya çıkıyor. Uzmanlar, yakın zamanda her alanda yeni malzemelerin ortaya çıkacağını ve nanoteknolojiyle hayatımızın kökten değişeceğini belirtiyor. ABD, Japonya, Çin, Güney Kore, İsrail ve AB ülkeleri nanoteknolojiyi öncelikleri arasında görüp yatırım yapan ülkeler arasında. Ancak bu alanda yalnızca maddi yatırım yapılması yetmiyor, yeterli sayıda uzman yetiştirilmesi de gerekiyor.

 

Çin nanoteknoloji konusunda önümüzdeki 25 yıl boyunca 1 milyon uzman yetiştirmeyi amaçlıyor. AB de 2010 yılında ABD ve Japonya’yı yakalamak için nanoteknolojiyi öncelikli alan olarak ilan etti. Türkiye de bu alanda varlığını göstermeye hazırlanıyor. Prof. Salim Çıracı öncülüğünde Bilkent Üniversitesi’nde Ulusal Nanoteknoloji Merkezi kurulması yönünde çalışmalar başlatıldı. Merkez 30 milyon YTL bütçeyle 2007 yılında faaliyete geçecek.

Çıracı İTÜ’den birincilikle mezun oldu, ABD’de Stanford Üniversitesi’nden master ve doktora derecelerini aldı. IBM Araştırma Merkezleri’nde çalıştı. Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü Kurucu Bölüm Başkanı olarak görev aldı. Ulusal Nanoteknoloji Merkezi ve yakın zamanda her alanı etkilemesi beklenen nanoteknoloji konusunda Çıracı ile konuştuk.

Nanoteknoloji nasıl ortaya çıktı?
Arkasında nanobilim var. Nanobilim de metrenin milyarda biri ölçeğinde bilim ve teknoloji üretmek anlamına gelir. Bu, boyutun nanometreyle ölçülecek şekle indirilmesi değil, o boyuta indirilen malzemenin çok farklı işlevlerinin ortaya çıkması demek. Nanobilim ilk olarak 1960’larda ortaya atıldı. Yapılan çalışmalar malzemenin küçüldükçe tamamen farklı özellikler kazanacağını gösterdi. Ancak 1960’lardan 1990’lara kadar mevcut teknolojilerle idare edildi. 1995’ten itibaren artık nanoteknoloji kullanma zamanının geldiği anlaşıldı. 1995’te benim de bulunduğum bir NATO toplantısında bunu üretebilecek teknolojiye bugün ulaşıldığı ve artık nanoteknolojinin geleceğin bilimi olacağı ortaya çıktı. Nanoteknoloji ondan sonra gündeme gelmeye başladı. Bu arada ABD’li ekonomistler de nanoteknolojinin ABD için çok önemli bir alan olabileceğini, ABD’deki diğer teknolojilerin yavaş yavaş başka ülkelerin eline geçeceğini ve ABD’nin rekabetçi yapısını kaybedeceğini söyleyerek dönemin başkanı Clinton’a yaptıkları baskıyla nanoteknolojiyi öncelikli alan ilan ettirdiler.

 

Nanoteknoloji ne işimize yarayacak ve hangi alanlarda kullanılıyor?
Nanoteknoloji sayesinde yeni tip otomobiller üretilecek. Çünkü kullandığı malzeme çok farklı olacak, lastikler daha uzun ömürlü olacak. Benzin motoru ortadan kalkacak. Hem imalat teknolojileri hem de hayatımız derinden değişecek. Yakın zamanda nanoteknolojiye sahip ülkelerle sahip olmayan ülkeler arasında büyük fark ortaya çıkacak. Biz de bu yarışta ya atılım yapan ülkeler arasında olacağız ya da olamayacağız. Nanoteknoloji tekstil, savunma sanayi, komünikasyon, bilgi işlem, tıp, enerji alanlarında kullanılacak.

 

Nanoteknoloji pahalı bir bilim alanı. Bu merkezin maliyeti nasıl karşılanıyor?
Projemizin bütçesi 30 milyon YTL değerinde. 11 milyon YTL DPT’nin, dört milyon YTL de Bilkent Üniversitesi’nin verdiği kaynak var. Geri kalanını proje üreterek karşılayacağız. Kuruluş aşamasından sonra maliyetleri projelerle çok rahat karşılayacağımızı düşünüyorum. Burası 140 kadar uzmanın çalışacağı Nanoteknoloji Mükemmeliyet Merkezi olacak. İlk merkez burada kurulacak, burada yetişen uzmanlar yeni merkezler kuracak.

 

 

Nanoteknoloji konusunda ABD’de Ulusal Bilim Vakfı 2015’e kadar 1 trilyon Dolar destek sağlayacağını açıkladı.

Türkiye bu alana ne kadar bütçe ayırmalı?
ABD şu anda nanoteknolojiye en çok bütçe ayıran ülke. Çin, Japonya, Güney Kore de bu alana sağlam bütçe ayırıyor. Almanya, nüfusuna oranla nanoteknolojide dünyanın en ileri ülkesi. DPT 11 milyon YTL verdiği zaman, bu bile bizi harekete geçirmek açısından önemliydi. AB’den birtakım projeler de aldık, Türkiye 7. Çerçeve Programı’na bir milyar Euro katkıda bulunuyor. Bu verilen paranın daha fazlasını almak istiyoruz, ama uzman sayımız az. Bu konuda çok ciddi programlar yapılmalı. Hedefimiz kendi elemanlarımızı yetiştirerek büyümek. Bundan 10 yıl önce ABD araştırma finansmanı bakımından ilerideydi. Şu anda Türkiye’de araştırma kaynağı bulmak ABD’den daha kolay. Ama uzman yetiştirmeliyiz.

 

Nanoteknoloji Kuluçka Merkezi projesi geliştirdiniz, söz eder misiniz?
Kuluçka Merkezi Cyberpark’ta faaliyet gösterecek. Buradan çıkacak önemli bir buluş orada biraz daha geliştirilecek, ürün haline getirilecek ve pazarlanacak. Yani kuluçka merkezi buradaki öğrencileri pazara hazırlamaya yönelik bir çalışma. Silikon Vadisi’ndeki birçok firma Stanford Üniversitesi’nin bir modeli. Stanford Üniversitesi öğrencilerinin 1951’de kurduğu Stanford Araştırma Parkı, Silikon Vadisi’nin oluşumunu sağladı. Stanford’da yetişen öğrenciler Silikon Vadisi’nin işletmelerini kurdu. Bilkent Üniversitesi bünyesinde kurulan Ulusal Nanoteknoloji Merkezi’nin hedefi de buradaki öğrencilerin teknoparklarda kendi nanoteknoloji işletmelerini kurmaları.

Türkiye’de özel sektörün nanoteknoloji çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Nanoteknoloji Türkiye’de gelişme sürecinde. Şu anda Türkiye’de bu alana bir ilgi var. Herkes yeni bir ürün geliştirmek istiyor. Tekstilde yeni bir polimer, yeni bir boya, yeni bir aygıt geliştirmek istiyor. Daha işin başındayız. Şu anda Türkiye belli yerlere gelmiş, belli göstergeleri iyi olan, ama neredeyse sınırda bir ülke. Şu halimizle biraz ilerlesek de nanoteknolojiye yatırım yapmazsak 25 yıl sonra çok geri kalmış olacağız. İleri teknolojiler ülkeler arasındaki farkı açıyor. 30 bin Dolar’a aldığınız bir arabayı yapan şirket 500 Dolar kazanıyor. Şimdi yeni teknolojiler kullanılarak yapılmış bir kanser ilacının haftalık dozu iki bin Dolar. Bu kadar pahalı olmasının nedeni teknolojinin yalnız onlarda olması. Nanoteknolojide de bu böyle.

 

Çin’de nanofiberler üzerine yapılan çalışmalar sonucu bu fiberle dokunan kumaşların kir tutmayacağı ve çamaşır makinelerinin sonunun geleceği söyleniyor…
Örneğin ileride klimanın kullanımı azalacak. Üretilen kumaşların vücuttaki nemi buharlaştıran, sizi soğuk tutan etkisi olacak. Ayrıca kumaşlar anında küçük bir potansiyel farkıyla rengini değiştirebilecek. Sabah açık renk bir elbise giyiyorsanız, akşam aynı elbisenin rengini değiştirerek bir davete gidebileceksiniz. Özellikle burada yaptığımız bir çalışmada askeri alanla ilgili, ışığa duyarlı akıllı elbise projemiz var. Biri size lazer ışınıyla nişan alırsa hemen uyarıyor. Enerjiye ihtiyaç duyulduğunda güneş pili gibi çalışıyor. Nanoteknolojinin 2025 yılına kadar gelişmesi bekleniyor.

Nanoteknoloji gündelik yaşamımızı nasıl etkileyecek?
Küçücük telefonunuz dünyanın en hızlı bilgisayarının kapasitesinde olacak, beyninizle koordineli çalışacak. Sağlık göstergelerinizi doktora götürmenize gerek kalmayacak, telefonunuz siz farkında olmadan bu değerleri hastanelere gönderecek. Nanobiyoteknoloji sayesinde genlerde değişiklik yapılabilecek. Çocuğunuz doğmadan göz rengini, boyunu, genetik hatalarını değiştirebileceksiniz. Nanoteknolojinin en önemli etki alanlarından biri de enerji. Bizim hidrojen depolama projemiz var. Vestel’in de hidrojen enerjisi konusunda önemli bir projesi var. Karbondioksit derecesi dünyada alarm veriyor. Hidrojen, mutlaka kullanmamız gereken bir enerji türü. Arabalardan bilgisayarlara kadar her alanda kullanılabilir. Ayrıca inşaatta özellikle boya alanında nanoteknoloji kullanılacak. Nanoteknolojinin bir diğer alanı bilgi işlem ve bilgi depolaması. Bilgisayarlar çok daha gelişecek. Kuantum mekaniği sayesinde binlerce defa hızlanacak. O bilgisayarın sahipleri dünyadaki bütün şifreleri kırabilecek. Yapılan bir araştırmaya göre bir yılda dünya üzerinde 10 üzeri 19 bit bilgi üretiliyor. Bu yıl bu bilgileri CD’lere depolamak isteseniz 6000 km’lik CD’ye ihtiyaç var. Bu bilgileri nanoteknoloji kullanarak bir santimetreküpte depolamak mümkün.

Dünyaya nano diyen Türkler
“Burada nanoteknoloji konusunda çok önemli Türk bilim adamları çalışıyor. Prof. Ekmel Özbay geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdiği bir projeyle AB Descartes Bilim Ödülü’nü kazandı ve bu ödülü kazanan ilk Türk oldu. Bu proje sayesinde bir CD’ye 25 bin film sığacak, internet 100 kat hızlanacak. Doç. Ahmet Oral atomik kuvvet mikroskobu üretti. Bu mikroskoplar atomları görebilecek kadar küçük aletler. Başka aletler de yaptı. Burada bir şirketi var ve dünyanın bütün ülkelerine bu aletleri satıyor. Burada öyle arkadaşlar var ki teknolojiyi yaratmış ve dünya pazarında en iyi yerlere satıyorlar. Bunu daha da geliştirmek istiyoruz. Bu yıl MIT’den Yrd. Doç. Mehmet Bayındır’ı buraya getirdik. Çok genç olmasına karşın dünya çapında bir bilim adamı. Fiber lazerler üzerine çalışıyor. Bunlar çok hızlı lazerler. Bu lazerlerden dokuyu yakmadan, acı vermeden kesecek neşterler yapmak istiyoruz. Eskiden hastanın tümörü alınır ve hasta 10 gün hastanede kalırdı. Şimdi bu fiber neşter sayesinde kısa sürede ayakta endoskopiyle orası yakılıp temizleniyor. Ayrıca bu merkezde yalnızca fizikçiler değil, çok güçlü kimyacılar, nanobiyoteknoloji alanında çalışanlar da var.”

Ulusal Nanoteknoloji Merkezi
“Ulusal Nanoteknoloji Merkezi kurma çalışmaları aslında 2000 yılında başladı. Ben o sırada ABD’deydim. 1996 yılından beri nanoteknoloji konusunda çalışmalar yapıyorum. Avrupa’da çeşitli kuruluşlara nanoteknoloji konusunda danışmanlık yaptım. İlk nanoteknoloji panellerini hazırlayan ve NATO ülkelerinin devlet başkanlarına nanoteknoloji öneren grup içinde yer aldım. 2001 yılında Türkiye’ye döndükten sonra nanoteknoloji merkezi kurmak için girişimlerde bulundum. Projem 2004 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından kabul edildi. Bu proje altı aydır devam ediyor. Zaten 1990’ların başından beri Bilkent Üniversitesi İleri Araştırmalar Merkezi’nde çalışmalar yapıyorduk. Merkez 2007’de faaliyete geçecek. Ulusal Nanoteknoloji Merkezi’nde ilk ürün olarak arkadaşlarımız dünyanın en küçük Türk bayrağını çizdi. Bu arada bize birçok araştırma talebi geldi. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin nanoteknoloji konusunda çok önemli araştırma talepleri var. İlk hedefimiz bu alanda uzmanlar yetiştirmek. Bu uzmanları iş dünyasına araştırmacı olarak yetiştirmek ve endüstriyel buluş geliştirmelerini sağlamak istiyoruz.”

Kaynak: http://www.vsdergi.com/200609/03/01_4.asp

Yazar hakkında

profesör administrator

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.