Grafen, diğerlerinin yanı sıra, çok sayıda ambalaj şirketinin ürünlerini iyileştirebilecek üç özelliğe sahiptir: artırılmış güç, bariyer etkisi ve iletkenlik. Grafen kompoziti sayesinde son derece dayanıklı ve antibakteriyel olan kaplar ve ambalajlar üretilmiştir. Ayrıca biyolojik olarak parçalanabilen, hırsızlık önleyici ve akıllı sensöre sahip prototipler üzerinde çalışılmaktadır.
Grafen Kutusunda, kaplar ve ambalaj endüstrisi için geçerli olan grafenin özelliklerini vurguluyoruz.
Grafen, çelikten 300 kat daha sağlam, akım taşıma kapasiteleri bakıra nazaran 1000 kat daha fazla, tek atom kalınlığında(2 boyutlu) ve termal iletkenliği alüminyumdan 20 kat daha fazladır. Bu özellikleri grafeni şuana kadar keşfedilmiş en iyi malzeme yapmaktadır.
Dünyada Grafenin yüksek üretimi konusunda çalışmalar gün geçtikçe artmaktadır. Üretimler artıkça, büyük firmaların(IBM, Apple, Samsung gibi) geleceğimize yön vereceği grafen katkılı yeni yeni ürünleri ortaya çıkmaktadır. Bunların biriside GRAFEN TRANSİSTÖR
IBM yapmış olduğu bir çalışmada yüksek hızlı grafen transistör üretmeyi başardı. Geliştirilen grafen transistör 100 GigaHertz frekansa sahipken, silikon transistörler en fazla 40GigaHertz e sahiptir. Grafen katkılı transistörler, termal ayrışma yöntemi ile SiC wafer üzerinde geliştirilmiştir.
Elmasın en sert doğal maddelerden biri olduğu uzun zamandır bilinen bir gerçek. Fakat elmasın bu sert karakterine karşın bir diğer özelliği grafen ile birleşince ortaya çıkan özelliği.
Elması grafen ile birleştirdiğimizde , nanopartiküller kaygan olabiliyor ve bu da malzemeyi hareketli bir makinede sürtünmeyi azaltmak için kullanılabilir hale getiriyor. Bilim insanları elmas ve grafen karışımının son derece kaygan bir yüzey oluşturduğunu açıkladı.
Oluşan bu kombinasyon ile istenen yüzey arasında sıfıra yakın bir sürtünme değerine ulaşıldı. Sürtünmenin azalması maddeleri daha kaygan hale getirmenin yanısıra hareket halindeki maddelerin hareketi için son derece önemli bir kavram.
Örneğin, bir aracın yakıt enerjisinin yaklaşık üçte biri motor, şanzıman ve lastik sürtünmesini yenmek için harcanmaktadır. Bu da gösteriyor ki sürtünmeyi azaltmak, kullanılan yakıt miktarını azaltmak demektir.
Elmas nanoparçacıkları ince grafen yaprakları ile temas ederler ve gafen maddesi elmas nanoparçacıklarının etrafını sarıp küçük topsu yapılara dönüşürler. Bu özel yapı yüksek seviyede kayganlık sağlamaktadır ve araştırmacılar gelecekte bu özelliği diğer malzemelere uygulamayı hedeflemektedirler.
Bilim insanları bu çalışmadan elde edilen bilginin, bilgisayar sabit diskleri ve mikroelektromekanik sistemler, motorlar ve türbinlerdeki sürtünmeyi azaltmaya yönelik yollar bulmak için önemli olacağını belirtmektedirler.
Temel Bilimler Enstitüsü (IBS) Çok Boyutlu Karbon Malzemeleri Merkezindeki (CMCM) çalışmalar Grafen kaplamanın cam yüzeylerdeki korozyonu önlediğini göstermiştir.
Cam aşınmaya ve kimyasallara karşı yüksek direnç gösterdiği için, birçok ilaç ve kimyasalın paketlenmesinde kullanılan en yaygın malzemelerden biridir. Fakat bazı cam çeşitleri yüksek nem ve asidik ortamda zamanla korozyona uğrayabilmektedir ve bu da camın geçirgenliğinde ve mekanik özelliklerinde azalmaya sebep olmaktadır. Dolayasıyla silikat camların yüksek nemle aşınması, sıcak ve nemli bölgelerdeki ilaç ve optik endüstrilerinde önemli bir sorundur.
Su moleküllerinin cam yüzeyle teması sonucunda, suyun Hidrojen iyonları camın iç kısımlarına ulaşarak camın yüzeyindeki Sodyum iyonlarının yerini alır. Bu durum yüzeye yakın kısımda bulunan su moleküllerinin pH değerini artırırken camın silikat yapısında çözülmelere dolayısıyla aşınmaya sebep olmaktadır. Cam yüzeyini korumak için ince, geçirgen ve kimyasal atakları önleyici özelliklere sahip malzemeler gereklidir. Kimyasallara karşı pasifliği, çok ince yapılı ve yüksek geçirgenliği gibi özelliklerinin olması tek tabakalı Grafeni cam yüzeyleri korozyona karşı kaplamada önemli bir malzeme konumuna getirmektedir. Dolayısıyla, Grafen korozyon, oksitlenme, sürtünme, bakteriyel enfeksiyon, elektromanyetik radyasyon gibi etkilere karşı koruyucu bir tabaka olarak kullanılabilir. IBS deki araştırmalar, bir ya da iki katmanlı Grafenin korozyona karşı korucu etkisini göstermiştir. Araştırmacılar, eğer yüksek kaliteli Grafen tabakaları çok miktarda ve cam yüzeyde üretilirse Grafen kaplamanın endüstiyel boyutlarda uygulanabilir olacağını da ifade etmişlerdir.
Grafen oksit, grafit kristalleri oksitlendiğinde elde edilen bir mono-atomik tabaka malzemesini ifade eder. Oksitlenme işlemini uygun kılan suda çözünme kabiliyeti nedeniyle ticari olarak temin edilebilen grafen, ender malzemelerden bir tanesidir. Bu makalede sudaki grafen oksit dispersiyonunun sentezi, özellikleri ve bazı uygulamalarından bahsedeceğiz.
Grafen Oksit Çözeltilerinin Özellikleri
1- Bir malzemenin özellikleri o malzemenin yapısı vasıtasıyla tanımlanır, ancak bu malzeme oldukça özgündür, çünkü bu materyalin kesin bir modeli yoktur. Grafen Oksit dispersiyonu, yeni uygulamalara fırsat veren olağanüstü fiziksel, kimyasal ve mekanik özellikler sunar.
2- Grafen Oksit şekilsizdir, ancak genel olarak, grafen oksit, safsızlıkları koruyacak şekilde tamamen çıkarmayı amaçlayan grafen modelinin aksine, işlevsel hidroksit ve oksijen gruplarına sahip petek şeklinde ve karbon atomları içeren iki boyutlu bir tabaka olarak tanımlanabilir.
3-Grafen oksit, farklı olarak bazı özellikleri de barındırır. Kimyasal ve atomik yapısına bağlı olan elektrik ve iletkenlik özellikleri gibi.
4- Grafen oksit dispersiyonu ayrıca, foto ışıldama, yani ışımanın yayılmasıyla ışığın yayılması gibi benzersiz optik özelliklere sahiptir. Bu özellik, biyo duyumda, flüoresan etiketlerde ve optoelektronik uygulamalarda, optik fiberde veya likit kristal ekranlarda hareket eden ışığı tespit eden sensörlerde kullanılabilmektedir.
5-Ortalama elastik modülü ve kırılmaya karşı en yüksek direnci sırasıyla 32 GPa ve 120 MPa’dır.
6-Grafen Oksit Dispersiyonu ayrıca tek tip tabakalar halinde ultra ince ve esnek bir nano yapıdadır.
7- Grafen Oksit yüksek çözünürlüğe sahiptir ve aşağıda açıklandığı gibi suda kolayca dağılır.
Li-ion piller, Li-S piller ve Na-ion piller gibi şarj edilebilir piller, yenilenebilir enerji sistemlerinin geliştirilmesinde harika bir yer tutar. Bu pillerin mevcut dezavantajları beklentileri karşılamak için yeni çözümler gerektirir. Grafen bu gelişmeler için umut verici bir malzeme olarak kabul edilmektedir. Grafenin yüksek iletkenliği, yüksek yüzey alanları ve mekanik esnekliği şarj edilebilir pillerde büyük ölçüde kullanılmaktadır. Modern dünyanın giderek artan enerji gereksinimleri, bilim insanlarını gerekli iyileştirmeler yolunda yeni sorunlara çözüm üretmeye itmiştir. Yenilenebilir enerji kaynakları, otomobiller gibi önemli sektörlerin ve verimli enerji depolama sistemlerinin ilgi odağı olmuştur. Enerji depolama uygulamaları, yeni enerji sistemleri ile elektrikli arabalar gibi enerji tasarruflu makineler arasında köprü görevi görür. Şimdiye kadar Lityum-iyon piller piyasadaki en yaygın ticari piller olmuştur. Bununla birlikte, sınırlı teorik kapasiteleri, yüksek maliyeti ve Li elementinin azlığı, bilim topluluğunu farklı seçenekler aramaya zorlar. Li-ion pillerin kapasitesinin artırılması, eski Li-S pillerin yeniden canlandırılması ve sodyum-iyon piller (SIB) gibi yeni teknolojilerin geliştirilmesi, araştırılmakta olan seçeneklerdir.
Son zamanlarda, grafen bu gelişmelerin yıldızı olmuştur. Grafen aslında bir sp2-bağlı altıgen ağda düzenlenmiş tek atom kalınlığında bir karbon tabakasıdır. Bu basit görünen yapı, çeşitli mükemmel fiziksel ve kimyasal özelliklere sahiptir. Grafen tek atom kalınlığı sayesinde eşsiz elektronik özellikler, yüksek mekanik mukavemet, yüksek termal iletkenlik ve geniş yüzey alanı (2630 m2/g) sağlar.
Grafenin benzersiz özellikleri, yeni enerji depolama uygulamaları için verimli elektrotlar geliştirmede kullanılır. Yüksek elektron hareketliliği (2,5 × 105 cm2 /V s) ve yüksek grafen yüzey alanı, Li-ion, Li-S ve Na-ion piller için şarj kapasitesinin geliştirilmesini kolaylaştırır. Grafenin esnek doğası, şarj / deşarj döngüleri sırasında hacim dalgalanmalarını tamponlar.
Lityum iyon piller
Geleneksel lityum-iyon pil (LIB) teknolojisi grafit anotları ve LiCoO2 katotunu içerir. Bu pillerin önemli enerji yoğunluğu ve şarj / deşarj kapasitesi göstermesine rağmen, son teknolojik gelişmelerin enerji taleplerini karşılamada geride kalmaktadırlar. Bu nedenle, daha iyi şarj depolama kapasitesine ve ümit verici döngüsel stabiliteye sahip farklı anot malzemelerinin geliştirilmesi gerekmektedir. Karbon malzeme çeşitliliği arasında; grafen, grafen oksit (GO) ve türevleri, yüksek iletkenlik özellikleri, yüksek yüzey alanı (> 2000 m2/g) ve iyi yük taşıyıcı hareketliliği nedeniyle ilgi odağı haline gelmiştir.
Bu malzemeler Li-iyon hareketliliğini ve elektron transferini teşvik ederken, Li’nin grafen üzerindeki yüksek yayılım oranı hız kapasitesini arttırır. Grafenin teorik kapasitesi (764 mAh / g), geleneksel grafit elektrotların iki katıdır. GO’ların elektriksel özellikleri, yapılarındaki oksijen içeren grupların konsantrasyonunu değiştirilerek kolayca ayarlanabilir. GO’nun bir başka avantajı, elektroaktif malzemelerin sabitlenmesi için artan aktif alanların sayısıdır. Grafen ve GO doğrudan elektrot olarak kullanılabilse de, metal oksitleri, CNT’ler gibi diğer karbon bazlı malzemeleri dahil ederek veya farklı indirgeme stratejileri, heteroatom katkısı ve ko-atom katkısı yoluyla yapılarında kusurlar oluşturarak bu yapıları değiştirmek de mümkündür. . Tüm bu yöntemler, LIB’lerin şarj kapasitesini ve döngü kararlılığını artırmayı amaçlamaktadır. Çalışmaların çoğu grafen bazlı anotlara odaklanmış olsa da, grafen bazlı katotlar da son zamanlarda bilim camiasında dikkat çekmektedir.
Grafen Tabanlı Anotlar
Anot malzemeleri için grafen, grafen nanosheet (GNS)’ler, karbon nanotüpler (CNT’ler), karbon nanoribbonlar (CNR) veya bu yapıların bir kombinasyonu gibi farklı formlarda kullanılabilir. LIB anotlarında geri dönüşümlü kapasiteyi 794-1054 mAh g − 1’e yükselten kusurlu ve kenarlı düzensiz grafen yapıları da kullanılabilir. GO’lar ayrıca ilk şarj kapasitesi 1400 mAh / g olan umut verici malzemelerdir.
Ancak, düşük cycling stabiliteleri vardır. Grafen bazlı anotların şarj kapasitesini ve döngü stabilitesini arttırmak için grafen ve GO yapılarına birkaç farklı malzeme dahil edilir. En yaygın malzemeler metaller, metal oksitler ve sülfür nanopartikülleridir. Farklı çalışmalar, ZnO, MoS2, Fe3O4 ve benzer yapıdaki birçok malzemenin Li-ion pilleri önemli ölçüde artırma potansiyeline sahip olduğunu bulmuştur. Yukarıdaki yöntemlere ek olarak, katkılı grafen / GO yapıları da LIB anotları için araştırılmaktadır. Metal oksitli N-katkılı grafen / GO yapıları yüksek kapasiteler ve döngü kararlılıkları sağlamıştır.
Grafen Tabanlı Katotlar
Grafen bazlı LIB katotları grafen bazlı LIB anotları kadar yaygın olmasa da, araştırmacılar son zamanlarda bu potansiyeli araştırmaya başlamıştır. Lityum iyon piller için en çok çalışılan katot malzemelerinden bazıları LiCoO2, LiMn2O4 ve LiFePO4’tür. Bu malzemelerin nispeten düşük elektriksel iletkenliği genellikle karbon karası (carbon black) gibi bazı katkı maddeleri dahil edilerek telafi edilmektedir. Ancak, yine de iyileştirmeler gerekmektedir. Grafen, yüksek iletkenliği, yüksek yüzey alanı ve geniş elektrokimyasal potansiyel penceresi nedeniyle mükemmel bir katot malzemesidir. Yüksek yüzey alanı iyon hareketliliğini kolaylaştırır ve geliştirilmiş oksit performansı ile metal oksit / karışık metal oksitlerin büyümesi için bir substrat sağlar. Diğer karbon malzemelerle birlikte olan grafen kompozitler iyon aktarım hızını ve Li + difüzivitesini arttırır. Grafen bazlı LIB katotlarının en büyük dezavantajları yüksek hacimli oluşudur. Bu dezavantajlar nedeniyle, bu sistemlerin geliştirilmesi gerekmektedir.
Lithium-Sulfur Batteries
LIB’lerin teorik kapasiteleri giderek artan enerji talebini karşılayamadığından, farklı pil türleri dikkat çekmektedir. Dahası, LIB’ler hala yüksek Li içeriğinden dolayı bazı sorunlarla karşılaşılmaktadır. Lityum-kükürt (Li-S) piller, son derece yüksek teorik kapasiteleri ve kükürt bolluğu nedeniyle LIB’lere en umut verici alternatiflerden biri olarak kabul edilir. Li-S pilleri bir süredir piyasada kullanılmaktadır. Şimdiye kadar ticari Li – S pil, ticari LIB’lerden (150-200 Wh/kg) önemli ölçüde daha yüksek olan 350 Wh/kg’in üzerinde özel enerji sunmaktadır. Belirli bir enerjide 600 Wh/kg’in öngörülebilir gelecekte elde edileceğine inanılmaktadır. Bununla birlikte, sülfür / Li2S’nin yalıtıcı doğası ve lityum polisülfürlerin yüksek çözünürlüğü nedeniyle hızlı kapasite bozulması ve kısa ömrü nedeniyle gelişmeleri engellenmiştir. Lityum polisülfitlerin yüksek çözünürlüğü bir “mekik etkisi” yaratır ve hem anodu hem de katodu bozar. Ayrıca, kükürt ve Li2S arasındaki dönüşümler, yapıda çatlaklar oluşturan% 70’lik bir hacim değişikliğine neden olur. Grafen ve türevleri bu sorunların üstesinden gelme potansiyeline sahiptir. Graphene ve GO, katotlarda, anotlarda ve Li-S pillerin ara katmanlarında kullanılabilir. Yüksek grafen iletkenliği, elektron transferini kolaylaştırır ve kükürdün yalıtım yapısını telafi ederken esnekliği ve mekanik sağlamlığı, şarj / deşarj döngüleri sırasında büyük hacim değişikliklerini tamponlar. Gözenekli yapısı ve grafenin yüksek yüzey alanı, kükürt yüklemesi için uygun bir platform sağlar. GO, polisülfürleri yakalama ve Li-S pillerinin verimliliğini arttırma yeteneğine sahip çeşitli farklı fonksiyonel gruplar içerir. Grafen, GO ve türevlerinin polisülfür yakalama özellikleri, farklı fonksiyonel gruplar veya heteroatomlarla doping veya fonksiyonelleştirme yoluyla arttırılabilir. N-doping, CNT gibi diğer karbon materyallerinin dahil edilmesi ve grafen-polimer kompozitleri, Li-S pillerinin geliştirilmesi için yaygın olarak incelenen yöntemlerdir.
Sodyum-İyon Piller
LIB’lere bir başka alternatif sodyum-iyon piller (SIB’ler) olarak kabul edilir. Özellikle Na’nın düşük maliyeti ve bolluğu, LIB’lere kıyasla caziptir. Çoğu enerji depolama uygulaması için uygundur, ancak özellikle şebeke depolama, yenilenebilir rüzgar ve güneş enerjisi, enerji depolama, kesintisiz güç kaynakları olarak yedekleme sistemleri ve sabit enerji depolama gibi “geniş format” uygulamaları ve otomotiv sektörü için uygun olarak görülmektedirler. SIB’ler için katot malzemeleri olarak sodyum manganez hekzasiyanoferrat, Na3V2 (PO4) / karbon kompoziti ve Na3V2 (PO4) / G kompoziti gibi çeşitli uygun katot seçenekleri önerilmiştir. Bununla birlikte, anot malzemelerinin geliştirilmesi hala devam etmektedir. Grafen ve grafen bazlı malzemelerin SIB katotları için uygun olduğu bulunmuştur. Grafen, elektroaktif nanomalzemeler için bir destek görevi görebilir ve katmanlar arasındaki van der Waals kuvvetlerini azaltarak yeniden istiflenmelerini engelleyebilir. Ayrıca, geniş, elastik ve yüksek iletkenliğe sahip grafen, kompozitin elektrik iletkenliğini arttırır ve döngü sırasında elektrot malzemelerinin hacim genişlemesini tamponlar. LIB’lere ve Li-S pillere benzer şekilde, grafenin işlevselleştirilmesi ve katkısı, SIB’lerin kapasitesini ve döngü kararlılığını daha da artırır. rGO nanosheets ayrıca 40 mAg − 1 akım yoğunluğunda 174.3 mAh g − 1’e kadar geri dönüşümlü kapasite sağlayan Na iyonları için mükemmel konakçı materyali olarak bulunur.
Şarj Edilebilir Pillerdeki Grafenin Önemi Nedir?
Enerji endüstrisindeki acil ihtiyaç, bilim insanlarını yeni yöntemler geliştirmeye teşvik ediyor. Hiç şüphe yok ki, şarj edilebilir piller sürekli büyüyen enerji sistemlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu sistemlerde en önemli şarj edilebilir piller Li-ion piller, Li-S piller ve Na-ion pillerdir. Bilim adamları bu pillerin geliştirilmesi için grafen kullanıyorlar. Grafenin 3D yapısı, yüksek iletken doğası ve yüksek yüzey alanı nedeniyle bir elektron iletken ağı sağlar. Artan elektron iletkenliği sonuç olarak pillerin hız kapasitesini ve döngü kararlılığını artırır.
CVD grafen yöntemi, bir substrat üzerinde biriken gaz halindeki reaktanlara dayanır. Grafen, Cu, Pt veya Ir gibi metal bir yüzey üzerinde büyütülür, ardından metalden ayrılabilir ve özel olarak gerekli alt tabakalara aktarılabilir. Gazlar, ısıtılmış reaksiyon haznesi içindeki substratla temas ettiğinde, substrat üzerinde bir malzeme filmi oluşturan bir reaksiyon meydana gelir. Süreç basitçe, hem karbon türlerinin ayrışması için bir katalizör hem de bir yüzey olarak hizmet eden bir metal katalizör varlığında yüksek sıcaklıklarda (900-1100 ° C) reaksiyona giren karbon içeren gazlar olarak açıklanabilir.
CVD Grafen
Tek Tabaka Grafen – SiO2/Si Substrat Üzerinde (2″, 3″ or 4″)
Grafen levhatemelde dünyanın en ince malzemeleridir: Paralel ölçümleri nanometrelerden birçok mikrona kadar uzanan tek nükleer tabakalardır. Grafen levhalar, her bir karbon molekülünün diğer üç karbon parçacığına kovalent olarak bağlı olduğu altıgen şekillerde bağlanmış karbon iyotlardan yapılmıştır. Her grafen tabakası yalnızca tek bir atom kalınlığındadır ve her grafen tabakası tek bir parçacık olarak görülür. Ana tasvir adımı, normalde tek katmanların mevcut olup olmadığına, substrat üzerindeki durumlarına ve boyutlarına karar vermek için mikroskopi görüntülemedir. Grafen levha montajı için gerekli bir kalite kontrol aracıdır çünkü mühendislik ve işleme sistemlerini geliştirmek için hızlı girdi sağlayabilir. Grafen levhalar, kompozit malzemelerdeki elektriksel ve mekanik özelliklerin iyileştirilmesi için dolgu maddesi olarak doldurulur.
Tek katmanlı grafen oksit, grafitin kimyasal oksidasyonu ile üretilen, yüksek oranda oksitlenmiş karbon atomlarının tek atomlu bir katmanıdır.
Grafen oksit tabakaları yaklaşık 1.1 ± 0.2 nm kalınlığındadır. Tek tabakalı grafne oksit,
elektriksel, termal ve mekanik özellikleri geliştirmek için farklı seramik veya polimerik matrislere gömülebilir .
Tek katmanlı grafen oksit, grafitin kimyasal oksidasyonu ile üretilen, yüksek oranda oksitlenmiş karbon atomlarının tek atomlu bir katmanıdır.
Grafen oksit tabakaları yaklaşık 1.1 ± 0.2 nm kalınlığındadır. Tek tabakalı grafne oksit,
elektriksel, termal ve mekanik özellikleri geliştirmek için farklı seramik veya polimerik matrislere gömülebilir . Tek katmanlı grafen oksitin mükemmel özellikleri sayesinde
, Grafen ve polimer üretimi, su arıtma, esnek şarj edilebilir pil
elektrodu, optik olarak şeffaf filmler, kağıtlar, sensörler, metal kataliz için nanocarrier, anti-elektrostatik gibi birçok uygulamada yer almıştır. katkı maddeleri ve daha fazlası.
Grafen oksit (GO) iki boyutlu bir malzemedir. Sp 2 C bazal düzlemini süsleyen O fonksiyonel grupları ile grafenin oksitlenmiş formudur .
Grafen oksit (GO) iki boyutlu bir malzemedir. Sp 2 C bazal düzlemini süsleyen O fonksiyonel grupları ile grafenin oksitlenmiş formudur .
Oksijen fonksiyonel gruplarının varlığından dolayı, grafen oksit de hidrofiliktir ve hidrofobik olan grafenin aksine su çözeltisinde dağılabilir. Dolayısıyla, grafen oksidin bu özelliği, elektriksel ve mekanik özelliklerini geliştirmeye çalışırken malzemeyi seramik veya polimer matrislerle karıştırırken çok önemlidir.
Grafen oksit parçacıklarının boyutu da ayarlanabilir ve birkaç nm’den mm’ye kadar değişebilir. Hem kimyasal bileşiminin hem de parçacık boyutunun ayarlanabilirliği, grafen oksidi birçok alanda çekici bir malzeme haline getirir: elektronik (sensörler ve şeffaf iletken filmler), kompozit malzemeler, temiz enerji cihazları, biyoloji ve tıp.
Grafen oksit, son derece yüksek bir yüzey alanına sahiptir; bu nedenle, bu malzemelerin pillerde ve çift katmanlı kapasitörlerde, yakıt hücrelerinde ve güneş pillerinde elektrot malzemesi olarak kullanıldığı düşünülmektedir.
Grafen oksit, biyosensör olarak kullanılabilir. Grafen oksit floresan bir malzeme olduğu için, biyoalgılama uygulamalarında, erken hastalık tespiti için ve hatta kanser için çareler bulmaya ve biyolojik olarak ilgili molekülleri tespit etmeye yardımcı olmak için kullanılabilir. Grafen oksit, daha iyi teşhis vaadiyle DNA ve proteinlerin tespiti için floresan bazlı biyosensörlerde başarıyla kullanılmıştır.
Grafen oksit ayrıca biyomedikal alanda, özellikle ilaç dağıtım sistemlerinde kullanılır. Grafen oksit, sağlıklı hücreleri değil, yalnızca tümörleri hedef aldığından ve düşük toksisiteye sahip olduğundan, muhtemelen diğer birçok antikanser ilaçtan daha üstündür.
Kaplama teknolojisinde grafen oksit de kullanılabilir. Çok katmanlı grafen oksit filmler optik olarak şeffaftır ve kuru koşullar altında geçirimsizdir. Suya (veya su buharına) maruz kaldıklarında, belirli bir boyuttan daha küçük moleküllerin geçişine izin verirler. Böyle bir grafen “boya” ile kaplanmış cam eşyalar veya bakır levhalar, aşındırıcı asitler için kaplar olarak kullanılabilir. Grafen kaplı plastik filmler, raf ömrünü uzatmak için tıbbi ambalajlarda kullanılabilir.
Grafen oksit, birçok polimerle kolayca karışarak nanokompozitler oluşturur ve orijinal polimerin elastik modülü, gerilme mukavemeti, elektriksel iletkenlik ve termal stabilite dahil özelliklerini büyük ölçüde geliştirir . Katı haliyle, grafen oksit pulları birbirine yapışarak katlanabilen, kırışabilen ve gerilebilen ince ve son derece stabil kağıt benzeri yapılar oluşturmaya eğilimlidir. Bu tür serbest duran grafen oksit filmleri, hidrojen depolama uygulamaları, iyon iletkenleri ve nanofiltrasyon membranları dahil uygulamalar için dikkate alınır.
Karbonun tek atom kalınlığındaki yapısı olarak tanımlanan grafen, olağanüstü mekanik mukavemet, sıradışı elektronik ve termal iletkenlik, gazlara karşı sızdırmazlık özellikleri ile birlikte diğer fiziksel ve kimyasal özelliklerinin kombinasyonu sonucu yaygın uygulama alanlarında potansiyel kullanıma sahip ilgi çekici bir malzemedir.
Grafen pahalı ve üretilmesi nispeten zor olduğundan, grafen türevlerini veya ilgili malzemeleri yapmak ve kullanmak için etkili ancak ucuz yollar bulmak için büyük çaba harcanmaktadır. Grafen oksit (GO) bu malzemelerden biridir – ucuz ve bol olan grafitin güçlü oksidasyonu ile yapılan tek atomlu katmanlı bir malzemedir. Grafen oksit, oksijen içeren gruplarla bağlanmış oksitlenmiş bir grafen şeklidir. Suda (ve diğer çözücülerde) dağılabildiği için işlenmesi kolay kabul edilir ve hatta grafen yapmak için bile kullanılabilir. Grafen oksit iyi bir iletken değildir, ancak özelliklerini artırmak için işlemler mevcuttur. Yaygın olarak toz halinde, dağılmış halde veya alt tabakalar üzerinde bir kaplama olarak satılır.

Grafen oksit, dört temel yöntem kullanılarak sentezlenir: Staudenmaier, Hofmann, Brodie ve Hummers. Bu yöntemlerin birçok çeşidi mevcuttur ve daha iyi sonuçlar ve daha ucuz süreçler elde etmek için sürekli iyileştirmeler araştırılmaktadır. Bir oksidasyon işleminin etkinliği genellikle grafen oksidin karbon / oksijen oranları ile değerlendirilir.
Grafen Oksit filmler esas olarak herhangi bir alt tabaka üzerine yerleştirilebilir ve daha sonra bir iletkene dönüştürülebilir. Bu nedenle GO, esnek elektronikler, güneş pilleri, kimyasal sensörler ve daha fazlası için kullanılanlar gibi şeffaf iletken filmlerin üretiminde kullanıma özellikle uygundur. GO, pillerde ve dokunmatik ekranlarda bir kalay oksit (ITO) ikamesi olarak bile incelenmiştir.
Grafen Oksit yüksek bir yüzey alanına sahiptir ve bu nedenle piller, kapasitörler ve güneş pilleri için elektrot malzemesi olarak kullanıma uygun olabilir. Grafen Oksit daha ucuzdur ve üretilmesi grafenden daha kolaydır ve bu nedenle seri üretime girebilir ve daha erken kullanılabilir.
GO, farklı polimerler ve diğer malzemelerle kolayca karıştırılabilir ve kompozit malzemelerin gerilme mukavemeti, elastikiyet, iletkenlik ve daha fazlası gibi özelliklerini geliştirir. Katı formda Grafen Oksit pulları, katlanabilen, buruşabilen ve gerilebilen ince ve stabil düz yapılar oluşturmak için birbirine bağlanır. Bu tür Grafen Oksit yapıları, hidrojen depolama, iyon iletkenleri ve nanofiltrasyon membranları gibi uygulamalar için kullanılabilir.
Grafen oksit floresandır, bu da onu özellikle çeşitli tıbbi uygulamalar için uygun kılar. biyo-algılama ve hastalık tespiti, ilaç taşıyıcıları ve antibakteriyel malzemeler, GO’nun biyomedikal alan için sahip olduğu olasılıklardan sadece birkaçıdır.
Karbon nanotüpler, 1990’lı yılların başındaki keşiflerinden sonra olaganüstü özelliklerinin farkedilmesi ile yogun biçimde araştırılmaya başlanmış ve ilerleyen zamanla bu ilgi, söz konusu malzemenin özellikle nanobilim olmak üzere birçok farklı sahada bir “fenomene”e dönüşmesine yol açmıştır. Hem uygulamalı hem de kuramsal birçok çalışmada karbon nanotüpler, nanoteknoloji için bir “model sistem” olmuştur. Kaydedilen ilerlemeler o denli çarpıcıdır ki, mevcut alanda, malzemenin bir özelliğinin keşfi, bu özellikten yola çıkan bir uygulamanın geliştirilmesi ve son olarak da uygulamanın ticari ürüne dönüşmesi birkaç yıllık süreler zarfında mümkün olabilmiştir. Şu an, konu üzerinde çalışmalarını sürdüren dünya çapındaki sayısız araştırma grubunun yanında birçok dev şirket karbon nanotüp esaslı ürünleri piyasaya sürmek için yarışmaktadır. Mevcut incelemenin hazırlanmasında özellikle konuya yabancı araştırmacıların ve sanayi liderlerinin yeterli bir altyapı oluşturmasını sağlayacak ayrıntılı bir tanıtımın sunulmasına çaba gösterilmiştir. Teknolojik olarak önem arz eden özellik ve somut uygulamalara dikkat çekilerek KNT’ler ayrıntılı bir şekilde tartışılmıştır.
Karbon nanotüpler, 1990’lı yılların başındaki keşiflerinden sonra olaganüstü özelliklerinin farkedilmesi ile yogun biçimde araştırılmaya başlanmış ve ilerleyen zamanla bu ilgi, söz konusu malzemenin özellikle nanobilim olmak üzere birçok farklı sahada bir “fenomene”e dönüşmesine yol açmıştır. Hem uygulamalı hem de kuramsal birçok çalışmada karbon nanotüpler, nanoteknoloji için bir “model sistem” olmuştur. Kaydedilen ilerlemeler o denli çarpıcıdır ki, mevcut alanda, malzemenin bir özelliğinin keşfi, bu özellikten yola çıkan bir uygulamanın geliştirilmesi ve son olarak da uygulamanın ticari ürüne dönüşmesi birkaç yıllık süreler zarfında mümkün olabilmiştir. Şu an, konu üzerinde çalışmalarını sürdüren dünya çapındaki sayısız araştırma grubunun yanında birçok dev şirket karbon nanotüp esaslı ürünleri piyasaya sürmek için yarışmaktadır. Mevcut incelemenin hazırlanmasında özellikle konuya yabancı araştırmacıların ve sanayi liderlerinin yeterli bir altyapı oluşturmasını sağlayacak ayrıntılı bir tanıtımın sunulmasına çaba gösterilmiştir. Teknolojik olarak önem arz eden özellik ve somut uygulamalara dikkat çekilerek KNT’ler ayrıntılı bir şekilde tartışılmıştır.
Kısaltmalar
AFM: Atomik Kuvvet Mikroskopisi
küt.: Kütlece
ÇDNT: Çok Duvarlı Karbon Nanotüp
DSC: Diferansiyel Taramalı Kalorimetri
hcm.: Hacimce
HRTEM: Yüksek Çözünürlüklü Geçirimli Elektron Mikroskopisi
KNT: Karbon Nanotüp
k.b.: Keyfi birim
OTB: Ortalama Tanecik Boyutu
SEM: Taramalı Elektron Mikroskopisi
SPM: Taramalı Prob Mikroskopisi
TDNT: Tek Duvarlı Karbon Nanotüp
TEM: Geçirimli Elektron Mikroskopisi
TGA: Termogravimetrik Analiz
XRD: X-Işını Kırınımı
YA: Yüzey Alanı
1B, 2B, 3B: 1-, 2-, 3-boyutlu
Grafen, karbon atomunun bal peteği örgülü yapılarından bir tanesine verilen isimdir. Periyodik tablodaki en ilginç elementlerden biri Karbon atomudur. Karbonun grafit ve elmas gibi gündelik hayattan çok iyi bilinen allotroplarının yanında nanotüp ve fulleren gibi yeni sentezlenen formları da mevcuttur.
Grafen, karbon atomunun bal peteği örgülü yapılarından bir tanesine verilen isimdir. Periyodik tablodaki en ilginç elementlerden biri Karbon atomudur. Karbonun grafit ve elmas gibi gündelik hayattan çok iyi bilinen allotroplarının yanında nanotüp ve fulleren gibi yeni sentezlenen formları da mevcuttur.
Hücre görüntüleme ve görüntüleme sistemleri günümüzde hücre kültürü çalışmalarının seyrini değiştirir nitelikte önemli bir alandır ve bu kapsamda birçok yöntem kullanılmaktadır.
Hücre kültürü çalışmalarında önemli aşamalarından biri olan; hücre kültürü çalışmalarını görüntüleme ve analiz kısmıdır. Bu kapsamda bir çok karmaşık mikroskop sistemi bulunmaktadır.
Görüntüleme mikroskoplarının büyük bir çoğunluğu hücreyi bulunduğu optimum ortamından dışarı çıkartarak (hücre kültürü ortamını büyük ölçüde bozarak, hücreleri strese sokma riski alarak ) az sayıda görüntü ile uzun aralıklarda olarak bu işlemleri yapabilmektedir.
Hücre görüntüleme ve görüntüleme sistemleri günümüzde hücre kültürü çalışmalarının seyrini değiştirir nitelikte önemli bir alandır ve bu kapsamda birçok yöntem kullanılmaktadır.
Hücre kültürü çalışmalarında önemli aşamalarından biri olan; hücre kültürü çalışmalarını görüntüleme ve analiz kısmıdır. Bu kapsamda bir çok karmaşık mikroskop sistemi bulunmaktadır.
Görüntüleme mikroskoplarının büyük bir çoğunluğu hücreyi bulunduğu optimum ortamından dışarı çıkartarak (hücre kültürü ortamını büyük ölçüde bozarak, hücreleri strese sokma riski alarak ) az sayıda görüntü ile uzun aralıklarda olarak bu işlemleri yapabilmektedir.
Nanoentek JULIBr ve JULIFl cihazları ile yukarıda bahsi geçen zorlukları ortadan kaldırarak inkübasyon ortamı sağlamaktadır. Canlı hücre görüntüleme ve analiz cihazlarımız ile kısa zaman aralıklarında fotoğraflamaları yapabilir, her fotoğrafın confluence ( yoğunluk ) analizini yapabilir, fotoğraflardan oluşan gelişme videolarını ve büyüme grafiklerini alabilirsiniz.
Cihazın ergonomik tasarımı ile görüntüleme ünitesini inkübatör içerisine koyarak görüntülerin minimum 1 dakika aralıklarla alınabilmesini sağlıyor, lineer grafikler yerine noktasal parabolik grafikler alabiliyorsunuz. Bu işlemleri yaparken hücreleri hiçbir zaman inkübatör içerisinden çıkarmamış ve hücreleri strese sokmamış oluyorsunuz.
Bu cihazlar ile sadece Bright ( beyaz Işık ) çalışma yapabildiği gibi floresan GFP ve RFP boyalı hücreleri de ayrı ayrı görüntüleme sansına sahip oluyorsunuz. Aynı anda merge ( birleştirme ) fonksiyonu ile hem beyaz ışık görüntüsünü, hem floresan görüntüsünü, hem de birleştirilmiş görüntüyü ayrı ayrı elde edebiliyorsunuz.
Bu sistem dijital görüntüleme sistemine sahip olup 4x objektifi ile rutin hücre kültüründe yapılması gereken bütün görüntülemeleri yapabilir.
Fakat kamera ataçmanlı floresanlı bir mikroskobun yapabileceği temel işlevleri yerine getirebilmektedir.
Sistem birçok hücre kültürü çalışmasında kullanılabilmektedir. Bunlar;
Bütün kültürler için yapılması gereken canlı-ölü hücre sayımı için cihaz üzerinde bir sayım özelliği bulunmaktadır. Bu sayede klasik trypan blue boyama yöntemi kullanılarak hücre sayımını hemositometriden daha sağlıklı bir yöntemle yapabilir, ayrı bir hücre sayım cihazı içinde ek bir bütçeye ihtiyaç duymadan kullanabilirsiniz.
Bütün kültür çalışmalarınız da rahatlıkla kullanabileceğiniz Canlı Hücre Görüntüleme ve Analiz Cihazlarımızla tamamen doğru, gözle görülebilir ve belgelenebilir sonuçlarla birçok makale ve yayınınızda bilimsel temelli görüntülerle desteklenmiş sonuçlar verebilecek, sunumlarınızda ise videolarla destekleyerek sağlam dayanaklar sunmak için desteklemektedir.
Azot tankları biyolojik numunelerin uzun yıllar bozulmadan, yapısını kaybetmeden saklanmasını sağlayan sistemlerdir. Güncel yayınlara göre otuz yılı aşkın süre boyunca bozulmadan ürün saklanmaya devam etmektedir.
Azot tankları, biyolojik numune saklama ve sıvı azot saklama, taşıma olarak kendi arasında 2 alt grupta toplanabilir.
Azot tankları biyolojik numunelerin uzun yıllar bozulmadan, yapısını kaybetmeden saklanmasını sağlayan sistemlerdir. Güncel yayınlara göre otuz yılı aşkın süre boyunca bozulmadan ürün saklanmaya devam etmektedir.
Azot tankları, biyolojik numune saklama ve sıvı azot saklama, taşıma olarak kendi arasında 2 alt grupta toplanabilir.
Oda sıcaklığında (25°C), kaynama noktasındaki sıvı azot (-196°C) içinde (sıvı ve buhar fazları) muhafaza ederek, Cryogenic (kriyojenik) bir ortam oluşturmak ve çok düşük sıcaklıklarda saklanması gereken numuneleri stoklamak için kullanılmaktadır.
Sıvı azot tankları genel olarak iç ve dış yapıdan oluşmakta, bu iç ve dış yapı arasında vakum uygulaması ve ceket uygulaması bulunmaktadır. Bu sayede çok düşük sıcaklıklarda bulunan sıvı azot ve içerisinde bulunan numunelerin ortam sıcaklığından korunması sağlanmaktadır.
Sıvı azot tankları; sıvı azot taşıma ve saklama, biyolojik numune saklama olmak üzere 2 sınıfa ayrılır.
Azotun buhar fazı veya sıvı fazında numune saklamak için kullanılan, numunelerin uzun yıllar saklanmasını sağlayan, kararlı sıcaklık ve düşük evaporasyon oranına sahip tanklardır.
Numune saklama yöntemine göre;
Worthington, Taylor Wharton biyolojik arşivleme, biyobankalama, depolama serisi olarak geçmektedir.
Menteşeli kapak sistemi ve kapak üzerinde dahili kapak sensörü bulunan, numune güvenliği yüksek depolama serisidir. Bu seri sıvı azot rezervuarlı, döner tablalı, otomatik dolum yapabilen, çift sıcaklık sensörlü, gerçek buhar fazlı tanklardır. Kritik sıcaklıklara düşmesi halinde işitsel ve görsel uyarı vermektedir.
İç ve dış yapısı paslanmaz çelik olup, arası yüksek teknoloji ile vakumlanmış ve insülasyon ceketi ile donatılmıştır ve düşük evaporasyonu oranına sahiptir.
Tek noktadan dönebilen ve 4 bölümlü alüminyumdan mamül (hızlı ısı yayılımı için) döner tabla üzerine numune yükleme yapılabilmektedir.
Sıvı azot depolama kapasiteleri bu seride rezervuar ve toplam olarak değerlendirilmektedir. Rezervuar kapasitesi buhar fazla kullanım için olup, toplam kapasite sıvı fazla kullanılmak üzere tabir edilir.
LABS serisi rezervuarları aşağıda belirtilmiştir.
Avalanche; merkeziyetsiz finansal varlıklar, finans uygulamaları ile kripto para işlem platformları ve hizmetler için güvenli, pratik ve ölçeklenebilen bir yapı sunmak amacıyla oluşturulmuş bir ağdır. Resmi token’ının adı da Avalanche’dir ve sembolü AVAX’tır.
AVALANCHE AVAX NEDİR?
Ava Labs’in geliştirdiği ve Prof Dr. Emin Gün Sirer’in kurucusu olduğu Avalanche ağının kripto parası Avalanche coin, 2021’in en dikkat çeken değer kazançlarından birini elde etti. AVAX (Avalanche), ilk olarak Ava Labs tarafından 2018 yılında piyasaya sürüldü. Standart olarak bir saniye altında işlem sonuçlandırma gücüne sahip ilk akıllı sözleşmeler ağı olan AVAX (Avalanche), akıllı sözleşmeleri ve diğer yeni nesil blokzinciri teknolojilerini kullanarak merkeziyetsiz bir şekilde finansal işlem yapmak isteyenlerin öncelikli tercihi olmayı hedefliyor.
Avalanche ağı merkeziyetsiz finansal varlıklar, finans uygulamaları ile kripto para işlem platformları ve hizmetler için güvenli, pratik ve ölçeklenebilen bir yapı sunmak amacıyla oluşturuldu. Sitesinde yer alan bilgilere göre geliştiriciler Avalanche üzerinden kolayca güçlü, güvenilir uygulamalar ve karmaşık kural setlerine sahip özel blokzincir ağları oluşturabiliyor.
Avalanche üzerinden işlemler ise 3 saniyenin altında neticelenebiliyor. Karşılaştırma açısından Ethereum’da bu süre ortalama 6 dakikayı buluyor. Ayrıca Ava Labs, Avalanche’ın Bitcoin ve Ethereum’a göre çok daha enerji verimli olduğunu ifade ediyor.
AVAX Coin alabilmek için, öncelikle Binance, Paribu, Huobi ve Bitfinex gibi uygulamalardan birine sahip olmanız gerekiyor. Tercih ettiğiniz uygulamayı akıllı telefonunuzdan indirebilirsiniz.
Avalanche Coin satın almak için ilk olarak borsaya TL bakiyesi atmak veya bunun yerine kullanılabilecek bir kripto para almak gerekiyor. Bunun için de öncelikle Binance ana sayfasına girip, sol üstte yer alan “Kripto Al” seçeneğinden “Kredi/Banka Kartı” sekmesine tıklayın. Açılan sekmede ne kadar TRY ile işlem yapmak istediğiniz seçip, Coin kısmından Tether’i yani USDT’yi işaretleyin. USDT aldıktan sonra yine sol üstteki “Al-Sat” seçeneğini önizleyin “Klasik” sekmesine tıklayın. Açılan kısımda sağ üstten USDT sekmesini seçerek, arama butonuna AVAX yazın ve altta açılan AVAX /USDT çiftini seçin. Daha sonra ortada yer alan “AVAX AL” sekmesine gelip, almak istediğiniz miktarı girin. İstediğiniz miktarı girin ve işleme onay vererek AVAX Coin alma işlemini tamamlayın.
Avalanche, Ocak 2021’e kadar olan süreçte, 9 Eylül 2020 tarihinde 2,81 dolar ile en düşük; 22 Eylül 2020 tarihinde de 11,46 dolar ile en yüksek fiyatını gördü.
Toplam arzı 360.000.000 AVAX; dolaşımdaki arzı ise 76.937.055 AVAX’tır.
Avax Coin Takip Siteleri
Genel olarak, koronavirüsler, tüm RNA virüsleri arasında bilinen en büyük 26 ila 32 kilobaz genomu içeren pozitif iplikçikli RNA virüsleri ailesindendir. Memeliler ve kuşlar gibi türleri enfekte edebilen çok çeşitli konakçıların yanı sıra gastrointestinal, solunum, hepatik ve merkezi sinir sistemi hastalıkları gibi ciddi sağlık bozuklukları yaratırlar. Koronavirüsler, Alfa, Beta, Gama ve Delta koronavirüs olarak bilinen dört tipte sınıflandırılabilir; Alfa, Beta ve Delta koronavirüsün memeliler için etkili olduğu, Gama ve Deltanın ise kuşları enfekte ettiği tespit edilmiştir1. Yeni hayvanlardan insanlara bulaşan insan koronavirüsü ilk olarak 9 Ocak 2020’de Çin Hastalık Kontrol ve Koruma Merkezi tarafından bildirilmiştir2. Beta koronavirüsleri, MERS-CoV, SARS-CoV, fare hepatit koronavirüs, yarasa koronavirüs, sığır koronavirüs ve insan koronavirüsünü kapsamaktadır3. Koronavirüslerin genomu, kapsid ve bir lipit molekülü olarak bilinen bir sarmal protein kabuğu içinde kapsüllenir. Özellikle, bir virüsün dış yapısı, virüsün konakçı hücrelere girişini kolaylaştırmak için bir aracı olarak görev yapan membran proteini, nükleokapsid proteini ve Spike proteinli zarf proteinini içerdiği üç yapısal protein içerir.
Koronavirüslerde, Spike proteini, konakçı hücrelere nüfuz etmek için kullanılan virüs yüzeyinden çıkan taç benzeri (Latince Corona) yapılar oluşturur1. Spike proteininin kendisi S1’in konakçı hücre reseptörüne ve membran için S2’ye bağlandığı S1 ve S2’yi içerir. Aslında, Spike proteini, antikorlar ve olası herhangi bir aşı tarafından nötralize edilecek en yaygın hedef olarak görülmektedir. Nükleokapsid protein, koronavirüsteki en bol protein ve yüksek derecede immünojenik bir fosfoprotein olarak kabul edilir. Nükleokapsid proteinin neredeyse hiç mutasyona uğramadığı ve teşhis tahlillerinde bir işaretleyici olarak kullanıldığı belirtilmelidir.

Şekil 1. Koronavirüsün Şematik Görüntüsü 3
Solunum koronavirüs hastalığı 2019 (COVID-19) laboratuvar testleri gibi çeşitli yöntemlerle solunum sisteminden toplanan numuneler üzerinde gerçekleştirilen gerçek zamanlı ters transkripsiyon polimeraz zincir reaksiyonunun (rRT-PCR) kullanılmayla bulunur. Test sonuçları birkaç saat ila iki gün arasında ortaya çıkar. Ocak 2020’de Berlin’de yeni geliştirilen PCR testi, DSÖ tarafından dağıtılan 250.000’den fazla teşhis kitinin temelini oluşturmaktadır. 28 Ocak 2020’de bir Güney Koreli şirket, Beta Koronavirüsün sarmal paketi içindeki “E” genini tanımasına rağmen, PowerChek Coronavirus adlı bir PCR tabanlı SARS-CoV-2 saptama kitini tasarlamıştır. Bunlara ek olarak, BGI Grubu (Çin Ulusal Tıbbi Ürün İdaresi tarafından onaylanmıştır) ve Amerika Birleşik Devletleri Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri, PCR tabanlı COVID-19 ve SARS-CoV-2 teşhis kitlerini geliştirmiştir. PCR yöntemine dayanarak, koronavirüsün RNA’sı DNA’ya dönüştürülür ve çoğaltılan DNA’ların yeterli kopyaları Kantitatif PCR cihazı adı verilen analitik bir makine tarafından saptanana kadar milyonlarca defa tekrarlanır. Virüsün genetik kodunun tanınması durumunda, hasta birey için pozitif sonuç ortaya çıkar.
Mevcut ve yeni tasarlanmış kitlerin çoğu, her bir tahlilin koronavirüsteki farklı bir geni hedefleyebildiği ve tespit edebildiği üç tahlil ile donatılmıştır. Bu, olası mutasyonlar varsa, kitlerin yeni oluşan nesli tespit edip tanıyabileceği anlamına gelir. Bir veya iki testin olumlu tepkileri durumunda, sonuçların yeni bir virüs salgınıyla baş edebilmesi için virüs genom dizini olarak kaydedilmesi gerekir. Mevcut kitler, insan RNA polimeraz proteini (ORF1 geni), nükleokapsid proteini (N-geni) ve zarf proteini (E-geni) olarak bilinen hedef proteinleri saptayabilir. Ayrıca, koronavirüs yüzeyindeki Spike proteini (S-geni) hedefleme yeteneğine sahip bazı kitler de vardır. Şu anda kitlere ek olarak, havaalanları ve sınırlarda enfekte olduğundan şüphelenilen kişilerde yüksek ateşi taramak ve ölçmek için kullanılan termal tarama tabancalarının yerini alacak nanosensörler olarak farklı teşhis yöntemleri de kullanılmaktadır.
Şimdiye kadar, COVID-19 tedavisi için, Chloroquine adı verilen sıtmaya karşı bağışıklık sistemini iyileştirmek için kullanılan bazı geleneksel ilaçlar dışında belirgin bir tedavi veya aşı önerilmemiştir. Bununla birlikte, kimyasal bileşiklerin, özellikle nano ilaçların ilginç ve şaşırtıcı özellikleri, sadece ilaç ve farmasötiklere önemli ölçüde katkıda bulunamaz, aynı zamanda dünyadaki ölümcül COVID-19 salgını durdurmak için umut verici çözümler de ortaya çıkarabilir.
Nanopartiküllerin, yüzey alanı / hacim oranındaki ciddi artışın neden olduğu boyutlarına ve yoğunlaşmış özelliklerine uygun bir değişiklik yapabileceği umudu vardır. Koronavirüs yapısı nanopartiküller ile benzerlikler ortaya koymaktadır. Fikir, virüs kadar küçük olan nano ölçekli parçacıklar, S proteinleri ile etkileşime girebilir veya bunlara bağlanabilir, bunun sonucu olarak da viral yapının bozulmasına neden olur. Ortaya çıkan yapısal yıkım, virüsün ve genomunun bir konakçı içinde çoğalma ve çoğalma yeteneğini baskılayabilir.
Şu anki tanılar, yeni ortaya çıkan ve teşhis ve tedaviye odaklanan nano-ilaçlar ve nanotıp kullanarak virüsleri tespit ve nötralize etmeyi içerir. Buna göre, nano partiküllerin influenza ve tüberküloza neden olan mikroplarla savaşmak için uygulanmasına ilişkin raporlar vardır. Nanopartiküller, olası yüzey modifikasyonu ve fonksiyonelleşmesi nedeniyle literatürde çok sayıda raporla patojenleri ve virüsleri durdurma yeteneğine sahiptir. Nanopartiküllerin, virüslerin lipit zarını çözebilmeleri veya hatta S1’deki sivri proteinlere bağlanabilmeleri ve / veya zarfın içine nüfuz edebilmeleri ve nükleokapsid ve RNA’yı kapsülleyebilmeleri için modifiye edilmesi veya işlevselleştirilmesi mümkündür. Nanoparçacıklar, virüslere, bakterilere ve diğer patojenlere veya belirli bir öfkeye saldırmak için modifiye edilebilir / işlevselleştirilebilir. Boyutları göz önüne alındığında, modifiye nanoparçacıklar, özellikle insan bağışıklık sistemine giren ve virüsleri tespit etmek için vücutta daha uzun süre kalabilen, sorunlara neden olmadan veya diğer işlevleri bozmadan kan dolaşımındaki vücutta hareket edebilir.
1. Li, F. Structure, Function, and Evolution of Coronavirus Spike Proteins. Annu. Rev. Virol. 3, 237–261 (2016).
2. Nguyen, T., Duong Bang, D. & Wolff, A. 2019 Novel Coronavirus Disease (COVID-19): Paving the Road for Rapid Detection and Point-of-Care Diagnostics. Micromachines 11, 1–7 (2020).
3. Peiris, J. S. M., Guan, Y. & Yuen, K. Y. Severe acute respiratory syndrome. Nat. Med. 10, S88–S97 (2004).
3D Baskı Nedir?
3D baskı, bilgisayarları kullanarak üç boyutlu katı cisimler yapma işlemine dayanır. Nesne, sıvı moleküller veya toz taneleri gibi taramalı malzeme katmanları tarafından yaratılır. Geleneksel üretim yöntemleriyle karşılaştırıldığında 3D baskı, daha az malzeme kullanarak karmaşık şekilli ürünlerin üretimine olanak tanır. Hassaslık, tekrarlanabilirlik ve çok çeşitli sarf malzemeleri nedeniyle 3D baskı, aynı zamanda katkı maddesi olarak da adlandırılan endüstriyel bir üretim teknolojisi olarak tanımlanmaktadır.
İlave üretim, malzemeyi kesin geometrik şekillerde biriktirmek için CAD (bilgisayar destekli tasarım) yazılımı veya 3D nesne tarayıcıları gerektirir. Ardışık her katman, erimiş veya kısmen erimiş malzeme benzeri metal tozu, termoplastikler, seramikler, camlar ve hatta çikolatalardan oluşan önceki katmana bağlanır. Tüm malzemeler soğudukça, üç boyutlu bir nesne oluşturmak için bir araya gelirler. Temelde katkı üretimi bu şekilde çalışır.
Karbon Nanofiber:
Karbon, metalden sonra en popüler ikinci malzemedir. Tek başına, karbon atomları birlikte gruplandırılmış olarak kullanılamaz, çünkü ince, kırılgan yapıları nedeniyle kırılması kolaydır. Bununla birlikte, bir grup oluşturup birbirlerine bağlandıklarında, fiberler çok güçlü ve hafif bir kompozit materyal oluşturur.
3D Baskıda Karbon Nanofiber
Bugün iki tane karbon nanofiber baskı yöntemimiz var: doğranmış karbon nanofiber dolgulu termoplastik ve sürekli karbon nanofiber takviye. Her iki yöntemde karbon nanofiber kullanıyor, ancak aradaki fark çok büyük. Nasıl çalıştıklarını ve özelliklerinin ne olduğunu anlarsak, amacımıza uygun olanı seçebileceğiz. Kıyılmış karbon nano lifleri standart bir yazıcıdan basılır ve küçük doğranmış tellerle güçlendirilmiş bir termoplastik içerir. Bununla birlikte, sürekli karbon nanofiberlerin imalatı, sürekli karbon nanofiber ipliklerine dayanan farklı bir işlemdir.
Kıyılmış karbon nanofiber, normal olarak daha zayıf malzemelerin kuvvetlerini artırarak basmaya yardımcı olur. Daha sonra, malzeme naylon, PLA veya ABS gibi termoplastiklerle karıştırılır. Karbon nanofiberin buradaki rolü, boyutsal stabilitesini, yüzey kalitesini ve hassasiyetini arttırırken modelin gücünü ve esnekliğini arttırmaktır. Bununla birlikte, modelin gücüne öncelik verirken, karbon nano lif, bileşenin kalitesinin düşmesine neden olacak malzemeyi aşırı doyurabilir.
Kıyılmış karbon nanofiber, prototiplerin ve son kullanım parçalarının üretimi için iyi bir seçenek olsa da, metal parçalar üretirken ilk tercih değildir. Metal parçalar daha yüksek mukavemet gerektirdiğinden, sürekli karbon nanofiber, bu üretim için kullanılan yöntemdir. Kıyılmış karbon nanofiber birbirine yapışmış küçük parçalardan oluşurken, sürekli karbon nanofiber aynı bileşene sahiptir, ancak aynı parçanın yükleme yüzeyleri arasında kesintisiz bir bağlantı oluşturur. Bu bağlantı sayesinde, sürekli karbon nanofiber, kıyılmış ve sürekli karbon nanofiberlerini birbirinden ayıran malzemenin birleşik dayanıklılığına ekstra güç katar.
Karbon Siyahı, dizel ve fosil yakıtların eksik yanmasının yanı sıra, yakacak odunun yanması gibi farklı aktiviteler tarafından üretilir. Karbon karası ilk olarak Çin’de kandillerde eksik yanma ile üretildi ve Hint mürekkebinin siyah pigmentini sağlamayı amaçladı. 1912 yılında, lastik takviyesi için olağanüstü nitelikler gösterdi.
2017 yılında, küresel üretim kapasitesi 16 milyon ton/yıl oldu ve küresel üretim kapasitesi yaklaşık 100 fabrika ile Çin’de% 43, 16 milyon ton/yıl oldu. Avrupa Birliği’nin 2017’de ürettiği rakam 1.890 milyon tonu buldu. Fransa’da 2017’de, Karbon Siyahının üretimi, Ambes tesisindeki operasyonların durdurulmasıyla yıllık üretimi 50.000 ton düşürdü. Çin’in 2017 yılında karbon siyahı ihracatı Tayland’a% 37, Endonezya’ya% 20,% 11 ile Vietnam’a, % 10 ile Japonya’ya ve % 8 ile de Tayvan’a oldu.
Karbon siyahı nanotozu, küresel parçacık (10 ila 500 nm) formunda bulunan karbondan (% 98 ila 99.7) oluşur. Özel yüzeyleri 10 ile 300 m2 / g arasındadır. Kullanılan hammaddelere, yanma koşullarına ve ısıl ayrışmaya bağlı olarak birçok karbon siyahı derecesi vardır.
KarbonSiyahı, esas olarak Petrol Fırını Siyah işlemi kullanılarak (dünya üretiminin% 98’inde kullanılır) ağır yağ artıklarının yanmaması sonucu üretilir. Reaksiyon, aşırı hava varlığında doğal gazın yandığı bir fırında gerçekleştirilir.Yağ yükü radikal bir şekilde verilir. Sıcaklık 1400 ile 2000 ° C arasındadır ve reaksiyon süresi saniyenin 1/100 ila 1/10’u arasında istenen karartma tipine bağlıdır. Karbon siyahı içeren yanıcı gazları su püskürtülerek hızlı bir şekilde soğutulur ve karbon siyahı süzme işlemi ile geri kazanılır. Örneğin, Orionused 4000 fiberglas sap filtreler, 3 m uzunluğunda ve 15 ila 20 cm çapındadır. Tersine çevrilmiş bir gaz akımı filtreleri dönüşümlü olarak her 2 ila 3 dakikada bir boşaltır. Ağır petrol ücretinin alımı, satış fiyatının% 30’undan fazlasını temsil eder. Üretim birimleri ortalama 75 ton / gün kapasiteye sahip ve tesis başına genellikle 2 ile 5 ünite vardır. Verimler, besleme karbon içeriğinin yaklaşık% 50’sidir.
Ek olarak, asetilenin çatlaması, 2000 ° C’nin üzerindeki sıcaklıklarda en saf karbon siyahlarını verir ve daha iletken bir karaktere sahiptir.
Pişirmek amacıyla kullanılan yakacak odun, kömür ve gübrenin eksik yanması.
Araçlarda dizel motorların yanması.
Tarımsal atıkların ve ormanların yakılması.
Fosil yakıtların çıkarılması.
Çöplerin açık havada yakılması.
1.7 kg’lık bir lastik, aşınmaya direnç sağlayan 3 kg karbon siyahı içerir. Bir otomobilde (lastikler dahil) yaklaşık 18 kg karbon karası bulunur. Lastikler, hızlı ve arazi araçları için yaklaşık 30 nm karbon siyahı (10 ila 20 nm) kullanır. İnce siyahlar sertlik getirir; daha büyük siyahlar kauçuğun esnekliğini korur. Hali hazırda kısmen çökeltilmiş silika ile rekabet eden yeşil lastiklerin üretiminde karbon siyahı kullanılmaktadır.
2.Büyük baskılar için sıvı mürekkepler (gazeteler) karbon siyahlarının kütlelerinin yaklaşık% 10’unu içerir.Dengelemek için yağ mürekkepleri% 20 ila 30 arasındadır.
3.Otomotiv boyaları, mobilya cilaları ve piyanolar çok ince karbon siyahı nanotozu (10-20 nm) içermektedir.
4.Karbon siyahı (% 1 ila 3 kütle içeriği), plastiklerin ve elastomerlerin UV’ye karşı korunmasını sağlar.
5.Kısmen, asetilen’den elde edilen iletken karbon siyahları (dünya çapında 150.000 ton), tuzlu elektrik pillerinde (40.000 ton / yıl), yüksek gerilim yeraltı kablolarında (60.000 ton / yıl), plastiklerde ve iletken kauçuklarda kullanılır. İletken kablolarda, siyah iletkenler alüminyum şeritlerin kaplamasına dahil edilir ve böylece elektrik alanın eşitlenmesini ve korona etkisinin önlenmesini sağlar.
6.Ayrıca metallere ve hidrokarbona yapışmayan dizel emisyon parçacıkları için model olarak kullanılır.

Yukarıda belirtildiği gibi, Karbon Siyahı kullanımının çoğunluğu %93 ile Kauçuk Endüstrisindedir. Bu kullanım 2 ana grupta tanımlanabilir: mekanik kauçuk ürünler ve lastikler. Karbon siyahı nanotozu takviye edici özelliklerinden dolayı kauçuk ürünlerinin dayanıklılığı ve performansı arttırılmıştır. Kauçuk sektöründe Karbon siyahı kullanımı N100-N900 siyah seri olarak sınıflandırılmıştır.
Geri kalan % 7’lik karbon siyahı nanotoz kullanımı, kaplama, mürekkep ve plastik içeren farklı sektörlerdedir. Diğer uygulamalar toner, akü, sızdırmazlık maddesi vb. İle ilgilidir. Bu ürünlerde,Uv ışık koruması, ve karbon siyahı nanotozun iletkenlik özellikleri kullanılır.
Ek olarak, aşağıdaki sektörler aynı zamanda Karbon Siyahı Nanotozun takviye, boyama ve UV koruma özelliklerinden de yararlanmaktadır:
Özetle, Karbon Siyahı nanotozu, çeşitli sektörlerde çeşitli önemli kullanımlara sahiptir. Kullanımının büyük bir kısmı kauçuk endüstrisinde, küçük kullanımı ise yukarıda belirtildiği gibi diğer bazı sektörlerde bulunur. Ürün gelecekteki uygulamalar için büyük potansiyele sahiptir.
Merhaba! Ben Nanokar AI asistaniyim. Size nasil yardimci olabilirim?