2004’teki keşfinden bu yana grafen, “mucize malzeme,” “geleceğin yapı taşı” ve “her şeyi değiştirecek teknoloji” gibi manşetlerle anıldı. Çelikten 200 kat güçlü, bakırdan daha iletken ve neredeyse tamamen şeffaf olması, bu heyecanı anlaşılır kılıyor. Ancak bu büyük beklentiler, zamanla grafen hakkında doğru bilinen pek çok yanlışın yayılmasına neden oldu.
Bugün, bu efsaneleri ve gerçekleri birbirinden ayırarak, grafenin ne olduğu ve ne olmadığı konusunda net bir tablo çizeceğiz.
İnsanlar Neden Böyle Düşünüyor? Medyada “grafen” kelimesi genellikle tek bir sihirli malzemeyi ifade etmek için kullanılır. Bu da insanların tüm grafenlerin aynı özelliklere sahip olduğunu varsaymasına neden olur.
Gerçek: “Grafen” aslında tek bir malzemeden ziyade, farklı özelliklere sahip bir malzeme ailesinin genel adıdır. En temel türleri şunlardır:
Dolayısıyla, bir ürünün “grafen içerdiğini” duymak, hangi tür grafenin, ne kalitede ve ne miktarda kullanıldığını bilmeden pek bir anlam ifade etmez.
İnsanlar Neden Böyle Düşünüyor? Grafenin silikondan kat kat daha hızlı elektron hareketliliğine sahip olması, onun doğal olarak bir sonraki çip malzemesi olacağı beklentisini yarattı.
Gerçek: Grafenin silikonun yerini alması, özellikle dijital elektronikte, birkaç temel nedenden dolayı yakın gelecekte pek olası değildir.
En olası senaryo, grafenin silikonu tamamen değiştirmesi değil, onu tamamlamasıdır. Örneğin, çiplerin içindeki bağlantı yolları (interconnects) veya yüksek frekanslı iletişim bileşenleri gibi silikonun zayıf olduğu alanlarda grafen kullanılabilir.
İnsanlar Neden Böyle Düşünüyor? Grafitin (kurşun kalem ucu) bol ve ucuz bir karbon formu olması, ondan elde edilen grafenin de ucuz olması gerektiği algısını yaratır.
Gerçek: Hammaddenin ucuz olması, son ürünün de ucuz olacağı anlamına gelmez. Üretim sürecinde büyük bir kalite-maliyet dengesizliği vardır:
Kısacası, “ucuz grafen” genellikle düşük kalitelidir, “yüksek kaliteli grafen” ise (şimdilik) kesinlikle ucuz değildir.
İnsanlar Neden Böyle Düşünüyor? Grafenle ilgili en çok vurgulanan özelliklerden biri olağanüstü elektriksel iletkenliğidir.
Gerçek: Bu, ilk yanılgıyla yakından ilişkilidir. Malzemenin iletkenliği tamamen kimyasal yapısına bağlıdır:
Oksidasyon süreci, grafenin iletken “sp²” karbon bağlarını bozar ve yalıtkan “sp³” bağları oluşturur. Bu yüzden GO elektriği iletmez. Bu özellikler birer hata değil, aksine farklı uygulamalar için birer avantajdır. Örneğin, GO’nun yalıtkan olması ve yüzey kimyası, onu biyosensörler ve ilaç taşıma için mükemmel kılar.
İnsanlar Neden Böyle Düşünüyor? 2010’daki Nobel Ödülü’nden bu yana geçen zamanda, insanlar bu mucize malzemenin hayatlarını çoktan değiştirmiş olmasını bekliyor.
Gerçek: Malzeme biliminde, bir keşfin laboratuvardan çıkıp ticari bir ürüne dönüşmesi genellikle on yıllar sürer. Bu sürece “ölüm vadisi” de denir. Grafen için bu süreç hala devam ediyor ve bunun birkaç nedeni var:
Silikonun bile olgunlaşması ve bugünkü hakimiyetine ulaşması on yıllar aldı. Grafen hala bu yolculuğun başlarında, ancak her geçen gün ticari ürünlerde (spor ekipmanları, termal filmler, kompozitler vb.) daha fazla yer buluyor.
Grafen, şüphesiz ki devrim niteliğinde bir malzemedir, ancak sihirli bir değnek değildir. Onun gerçek potansiyelini anlamak, abartılı beklentilerden sıyrılıp bilimsel gerçeklere odaklanmayı gerektirir. Grafen, her soruna tek bir cevap sunan bir malzeme değil, farklı türleri ve özellikleriyle sayısız teknolojiye kapı aralayan çok yönlü bir platformdur.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Merhaba! Ben Nanokar AI asistaniyim. Size nasil yardimci olabilirim?
Yazar hakkında